Ayasofya hakkında bugüne kadar hiç duymadığınız özelikler!

Hem Müslüman dünyası hemde Hristiyan dünyası için çok büyük değeri olan Ayasofyanın hiçbir yerde duymadığınız özelliklerini sizler için araştırdık.

Ayasofya hakkında bugüne kadar hiç duymadığınız özelikler!
📢 Üye olmadan dosya (gold içerikler hariç) indirebileceğinizi biliyor musunuz? Youtube sayfamıza abone olduktan sonra istediğiniz içeriğe yorum yazabilir veya bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Ayasofya ihtaşımıyla ve sahip olduğu güzelliğiyle sadece İstanbul’un değil dünyanın en önemli ve en özel yapılarından biridir. Çoğu kişiye göre dünyanın 8. harikası olan bu yapının içinde kendine has pek çok imalat ve çağının teknolojik imkanlarının çok ötesindeki yapım teknikleri bulunmaktadır. Peki ama hem Hristiyan dünyası hem de Müslüman dünyası için oldukça büyük bir manevi değeri olan Ayasofya’yı bu kadar özel kılan ve halen gizemini koruyan özellikleri nelerdir acaba? Hadi hep beraber Ayasofya’yı keşfe çıkalım…

Ayasofya’nın eski ismi Kutsal Bilgelik Kilisesi olarak biliniyor. 1453 yılında büyük Türk Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethinin hemen akabinde fethin sembolü olarak camiye çevrilen bu yapının 1500 yıllık tarihi oldukça ilgi çekici ve sarsıntılı hikayelere sahip.

An itibariyle cami olmasına rağmen Hristiyan turistler tarafından da yoğun bir şekilde ilgi görmeye devam ediyor. Ayasofya dünyanın en çok ziyaret edilen camilerinden biri olarak kabul etsek çokta yanlış yapmamış oluruz.

Ayasofya kim tarafından hangi tarihte yapıldı?

Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından o dönemin teknolojik imkanları da göz önünde bulundurulduğunda 4 yıl 10 ay gibi çok kısa sayılabilecek bir sürede yaptırıldı. Bizans İmparatoru I. Justinianus Ayasofya’yı, dönemin en önemli fizikçi ve matematikçisi olan Anthemios ve geometri ve mekanik ustası olan İsodoros’a inşa ettirdiği biliniyor.

En başta bazilika planlı bir patrik katedrali olarak inşaatı tamamlanan ve yapıldığı andan itibaren Hristiyan dünyası için büyük öneme sahip olan Ayasofya, 1453 yılında İstanbul’un fethinin hemen sonrasında fethin en önemli sembolü olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrildi. Akabinde Mustafa Kemal Atatürk ve bakanlar kurulunun onayıyla müzeye çevrildi. Uzun yıllar müze olarak hizmet verdikten sonra 2020 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tekrardan aslına uygun olarak camiye çevirildi.

Peki ama Ayasofya’yı dünya tarihi açısından bu kadar özel kılan ne?

Çoğu sanatsever tarafından dünyanın 8. harikası olarak kabul edilen Ayasofya, neden dünya tarihi için bu kadar özel? Aslında bu sorunun cevabı, Ayasofya’nın yapımından günümüze kadar gelen gizemli ve mistik tarihinde saklı.
916 yıl Bizans’ta kilise olarak kullanılan bu görkemli yapı, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde ivedilikle camiye çevrilip 482 yıl cami olarak hizmet vermiş, 1935 yılından 2020 yılına kadar ise müze olarak kullanılmıştır.

On binlerce ziyaretçinin her gün ilgi odağı olan Ayasofya’ya, günümüzde müslümanlar tarafından ibadetgah olarak kullanılmakta içerisinde huzurla namaz kılanabilmektedir. İçeride Müslümanlar tarafından ibadet edilirken onu ziyaret etmek isteyen turistler de içeriyi rahatça gezebilmektedir.

Ayasofya Hakkında Bugüne Kadar Hiç Duymadığınız Özellikler/ Bilgiler Nelerdir?

  1. Ayasofya’nın Anlamı
  2. Neden Üç Kez İnşa Edildi?
  3. İçerisindeki Viking Yazısı
  4. Mermer Küpler
  5. Minarelerin Hikayesi
  6. Dilek Sütunu
  7. Kubbe
  8. İmparatorlar Kapısı
  9. Apsis Mozaiği
  10. Payandalar ve Mimar Sinan Ayasofya’yı Nasıl Ayakta Tutmayı Başardı?

1-Ayasofya’nın anlamı

Ayasofya’nın yapıldığı dönemdeki ilk ismi Ayasofya değildi. İlk açıldığı tarihlerde Büyük Kilise anlamına gelen (Megale Ekklesia) olarak tanındı. Tabii, İstanbul’un fethi gerçekleşince adı Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya olarak değiştirildi. Genel bir yanılgı ise isminin Sophia adında bir azizeye dayandığı bilgisidir. Aya (kutsal/mukaddes) , sophos (bilgelik) kelimelerinin birleşmesiyle ortaya Ayasofya ismi çıkmış ve bu ismiyle anılmaya başlamışır.

2-Mazisi Yıkımlarla Geçen Ayasofya Tam 3 Kez İnşa Edildi

Ayasofya, şu anda bulunduğu yerin üstüne tam 3 defa inşa edildi. İlk olarak II. Konstantin tarafından yaptırılan ahşap yapı, yapımından daha 40 sene bile geçmeden isyanlardan kaynaklı çıkan yangın sebebiyle harap bir hale geldi.

II. Theodosius, tarafından yeniden ahşap çatılı bir şekilde aynı lokasyona inşa ettirildi. 532 yılında bu yapı Doğu Romanın başkenti İstanbul’da Justinianus karşıtı çıkan Nika İsyanında isyancılar tarafından tekrardan harap edildi. İsyanın hemen sonrasında tam 5 yıl 10 ay gibi çok kısa sayılacak bir sürede çok daha görkemli ve aynı zamanda daha dayanıklı bir Ayasofya inşa ettirildi.

3-Vikingler Tarafından Yazılan Esrarengiz Yazı

9.yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bu yazının, Halvdan adlı viking komutanının yazısı olduğu düşünülüyor. Vikingler o dönemler de gemileriyle gittikleri her yeri yağmalayarak göç ediyordu. Ancak Bizansa bu gayeyle değil, barışcıl ve ticaret yapma amacıyla gelmişlerdi.

Halvdan, genel Viking inancı olan Pagan inancına sahip olduğu düşünülen bir komutandı. Tam bir Hristiyan ayini yapılırken içeri giren Halvdan’ın Hristiyan olmadığı için bu yazıyı can sıkıntısından yazdığı tahmin ediliyor. Yazı Türkçe’ye çevrildiğinde ”Halvdan buradaydı.” manasına gelmektedir.

4-Mermer Küplerin Sırrı

Hellenistik Dönem’e ait olan bu küpler içerisine 1250 litreye yakın sıvı alabiliyordu ve alt kısımlarında bulunan musluklar sayesinde Sultan III. Murad döneminde, kandillerde, bayram namazlarında bu küplerin içerisinden halka şerbet dağıtılıyordu.

5-Minareler

Ayasofya, ilk yapıldığı yıllarda kilise olarak inşa edilmişti. Bu sebepten ötürü herhangi bir minareye sahip değildi. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Ayasofya’yı fethin sembolü olarak camiye çevirtti. Kiliseyi camiye çevirtirken de kubbelerin birinin üstüne ahşaptan bir minare yaptırdı. Ancak bu minare günümüze ulaşmayı başaramadı.

Bab-ı Hümayun tarafındaki minarenin, Edirne Selimiye Cami’nin minareleriyle oldukça benzer olduğundan, tam olarak bilinmemekle birlikte II. Selim döneminde, Mimar Sinan tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.

6-Dilek Sütunu

Bu sütun hakkında geçmişten gelen bir sürü efsane ve hurafe mevcut. Bu taş yıllar içerisinde halk arasında kutsiyet kazandı ve kutsallık kazanma nedeni de başı ağrıyan imparatorun, sütüna yaslanır yaslanmaz başının ağrısnın geçmesi gösterildi. İlerleyen yıllarda insanlar arasında bu sütunun kutsal olduğuna dair inanış arttı. İnsanlar zaman içerisinde taşın yanına gidip taştan dilekler dilemeye başladı ve bu adet hala günümüzde de devam etmektedir.

7-Kubbe

Ayasofya’nın en büyük özelliklerinden biri sahip olduğu muhteşem mimarisi. Bu kiliseyi son derece ihtişamlı bir hale getiren en önemli bölüm ise eşsiz güzellikteki kubbesidir Bu kubbe 55 metre yüksekliğe ve 31 metre uzunluğa sahip olup oldukça büyük bir kubbedir.

Mimarlar Ayasofya’nın inşası esnasında; bina yapımında, mermer taş ve tuğla, kubbenin yapımında ise, depremlerden etkilenmemesi ve yıkılmaması için Rodos Adasının toprağından özel olarak üretilen, hafif ve sağlam ve dayanıklı tuğlalaları kullanmışlardır.

8-İmparatorlar Kapısı

Sadece imparatorlar tarafından kullanıldığı için imparatorlar kapısı olarak bilinen bu kapı, Ayasofyaya ana girişi sağlıyor. Ayasofya’nın sahip olduğu en büyük kapı olan İmparatorlar Kapısı 7 metre yükseliğe ve bronz bir çerçeveye sahiptir.

O döneme ait bazı kaynaklarda bu kapının Nuh peygamberin gemisinin tahtalarından imal edildiği belirtilmektedir. Kapının üzerinde yer alan mozaik ise Ayasofya’nın ilk mozaiği olarak biliniyor. Kısa bir süre önce bu önemli yapı tahrip edildiğinden dolayı basının gündemine gelmişti.

9-Apsis Mozaiği

İlk yapıldığında Ayasofyada halihazırda bulunan mozaikten daha fazla figürlü mozaik olduğu tahmin ediliyor. Fakat İknoklazm Dönemi’nde kiliseler içerisindeki bu tür görsel figürler çok sayıda kilisede yasaklandı ve kaldırıldı.

İkonoklazm akımını bu tür görsel figürlerin dinden yasaklanmasını sağlayan ideoloji olarak tanımlamak mümkündür. Bu dönem sonunda kiliselere hızla mozaikler yeniden eklendi ve Ayasofya’daki en görkemli, en ihtişamlı ve en büyük mozaiklerden biri olan Apsis Mozaiği yapıldı. Bu mozaikte; ortada Hazreti Meryem süslü bir taht üzerinde oturmuş, kucağında ise bebek Hazreti İsa’yı tutuyor.

10-Mimar Sinan Ayasofya’yı Bunca Yıl Nasıl Ayakta Tuttu? Payandaların Gücü

Ayasofya’nın ihtişamlı kubbesinden yazımızın ortalarında bahsetmiştik. Toplam da 55 metre yüksekliğe sahip olan bu kubbe büyüklüğü ve ağırlığı sebebiyle zaman içerisinde dışa açılmalar göstermiştir. Osmanlı Devleti döneminde hem bu dışa açılmaların önüne geçmek hem de kubbeyi deprem v.b doğal afetlerden korumak için sağlamlaştırma çalışmaları yapılmıştır.

Ancak yapılan bu müdahaleler kubbenin devasa ağırlığını baskılamayı başaramadı. Bu sebepten ötürü taa Doğu Roma zamanından beri kubbenin etrafına payandalar yapılarak yıkımlar önlenmeye çalışılmıştır.

Alınmaya çalışılan tüm bu önlemlere rağmen, Ayasofya’nın ihtişamlı kubbesinin yıkılması an meselesiydi. Mimar Sinan kubbeyi taşıyan payeler ve yan duvarlar arasındaki boşluğa kubbeyi daha sağlam hale getirmek için kemerler ekledi ve ağır kirişlerle yapıyı destekleyerek kubbenin yıkılması sorununu ortadan kaldırdı.

Bugün siz değerli okurlarımız için insanlık tarihi için son derece önemli bir yapı olan Ayasofya’nın gizeminden bahsetmeye çalıştık. Umarım yazımızı beğenmişsinizdir.

Benzer İçerik

Emrah Anıl Demir
Merhaba ben Emrah Anıl DEMİR. 2009 yılında  Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum. An itibariyle Gazi Üniversitesi'nde Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünde yüksek lisans eğitimime, Anadolu Üniversitesi'nde Uluslar Arası İlişkiler  ve Atatürk Üniversitesinde Adalet Bölümünde eğitim ve öğrenim hayatıma devam etmekteyim.
    ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
    1. Ruhi Mucerret dedi ki:

      Harika bir çalışma. Bilgiler için teşekkürler.

      1. Emrah Anıl Demir dedi ki:

        Ruhi Bey güzel yorumlarınız için teşekkür ederiz.