Deprem Hasarları, Sebepleri ve Öneriler…
Bilgi eksikliğinden, yönetmelik kurallarına uyulmamasından ve yapım hatalarından kaynaklanan hususlar, depremde manevi ve maddi büyük kayıplara neden olmaktadır. Eğer bu yetersizlikler söz konusu olmasaydı, son yıllarda meydana gelen gerek Mart 1992 Erzincan, Ekim 1995 Dinar, Temmuz 1998 Adana, gerekse, Ağustos 1999 Kocaeli ve 2002 Afyon-Çay depremlerinde can ve mal kayıpları ve hasarlar bu denli büyük olmayacaktı.
Yapılan bir çalışmada deprem yönetmeliklerindeki bütün kurallara uyulmasının büyük maliyet artışı getirmeyeceği gösterilmiştir. Zemin koşullarına ve taşıyıcı sistemin düzenlenmesine bağlı olarak inşaat maliyetindeki artış değişmekle birlikte en fazla yüzde 8-10 maliyet artışı tespit edilmiştir.
Bir yapının sünek (düktil) olması, onun deprem esnasında ortaya çıkan enerjisinin oldukça büyük kısmını elastik sınırın ötesinde mukavemetinden (dayanımından) esaslı bir ödün vermeden büyük şekil değiştirmeler yaparak yutma kabiliyetidir. Kolon ve kirişlerden oluşan çerçeve sistemlerde düğüm noktalarında çatlamaların (plastik mafsalların) oluşması ile yapı sünek olma özelliğini kazanır. Ancak yapıda tehlikeli zorlamalara meydan vermemek için çatlamaların kiriş uçlarında meydana gelecek şekilde donatılması ve boyutlandırılması gerekmektedir. (kuvvetli kolon- zayıf kiriş) İşte bu durumda kolon-kiriş birleşim bölgelerinin donatılması, başka bir deyişle, kolon-kiriş birleşim bölgelerinde (düğüm noktalarında) donatı detayı önem kazanmaktadır.
30 cm yüksekliğinde, 15 cm çapında silindir beton örneklerinin dökümden 28 gün sonra basınç altında kırılması ile bulunan silindir basınç mukavemeti beton kalitesini vermektedir. Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik’te (A.B.Y.Y.H.Y.) birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde, taşıyıcı sistemi sadece çerçevelerden oluşan süneklilik düzeyi yüksek sistemler için BS 20 veya daha yüksek dayanımlı beton kullanılması, tüm deprem bölgelerinde vibratörsüz ve betonyersiz beton yapılmaması öngörülmüştür.
Beton kalitesi yapının ve/veya elemanlarının taşıma gücü kapasitesini etkileyeceği için:
Kum-çakıl karışım oranlarının,
Çimento miktarının (1 m3’teki çimento miktarı olan dozajının),
Su miktarının,
Betonun karılmasının,
Betonun iyi bir vibrasyonla sıkıştırılmasının betonun kürünün (beton döküldükten sonra ilk sertleşme günlerinde sıcak veya soğuktan, rüzgardan ve kimyasal etkilerden koruma bakımının), betonun basınç mukavemetinde önemli etkisi vardır.
Deprem bölgesinde yapılan incelemelerde betonda, deniz kumunun yıkanmadan ve elenmeden kullanıldığı, bu nedenle, birçok kolon ve kirişte, demirlerde korozyon olayı, bunun sonucu kabuk atması ile çatlama ve yarılmalar görülmüştür. Deniz kumunun, yıkanmak ve yabancı ve zararlı maddelerden arındırılmak için elenmesi koşulu ile kullanılmasında bir sakınca yoktur.
Depremde meydana gelen hasarların muhtemel nedenleri
- Projelendirmede yapılan muhtemel yanlışlar,
- Taşıyıcı sistemin belirlenmesinde yapılan yanlışlıklar,
- Zemin etüdünün yapılmaması veya uygun yapılmaması,
- Kolon-kiriş birleşim bölgelerinde (düğüm noktalarında) donatı detaylarına dikkat edilmemesi,
- Donatıların aderans boylarının yeterli olmaması,
- Malzeme kalitesinin kötü olması,
- Donatılarda korozyon meydana gelmesi,
- Zemin katlarda dükkan yapılması sebebi ile bölme duvarlarının bulunmaması halinde önlem alınmaması (yumuşak kat),
- Burulma etkisinin gözönüne alınmaması,
- Bitişik binalarda kat seviyelerinin farklı olması,
- Zeminin sıvılaşması (tabakalarının mukavemetini değiştirmekte ve zemin yüzeyinde kabarmalar meydana gelmekte, ağır yapılar zemine batmakta, hafif yapılar yukarı doğru hareket ederek yüzme eğilimi göstermekte ve devrilmektedir.)
- Önlemler alınmadan ve muhtemelen gereken hesap yapılmadan konsolların ve çıkmaların yapılması,
- Bilhassa band pencere ve merdiven aydınlıklarındaki pencereler sebebi ile kısa kolon durumunun ortaya çıkması,
- Merdiven sahanlıkları döşemelerinin kat ortalarında yapılması,
- Sıva kalınlığının gereğinden fazla kalınlıkta yapılması sonucu bina ağırlığının gereksiz yere artırılması,
- Hesap ve yapım kontrolü eksiklikleri (bilhassa yapılan imalatın kontrolü),
- Kontrol ve denetim yapacak bilgili ve deneyimli elemanların eksikliği ve sorumluluklarının ve yetkilerinin tam olarak tanımlanmaması,
Öneriler
- Deprem etkileri gözönüne alınarak şehir, bölge ve arazi kullanım planlarının düzenlenmesi, Projelendirmede düşey yüklere ilaveten deprem ve yangın etkilerinin kesinlikle gözönüne alınması,
- Yönetmeliklerde ve projesinde önerilen iyi kaliteli beton kullanılması, vibrasyonunun ve betonun gereken bakımının yapılması,
- Hazır betonun yaygınlaştırılması, birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde zorunlu tutulması,
- Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (Deprem Yönetmeliği) ve TS 500 (betonarme yönetmeliği) ve ilgili yönetmelik kurallarına özenle ve titizlikle uyulması,
- Kolon-kiriş birleşim bölgelerinde (Düğüm noktalarında) donatı detaylarına dikkat edilmesi ve donatıların özenle yerleştirilmesi,
- Deprem bölgelerinde konsolların (çıkmaların) gerekli önlemler alınmadan yapılmaması, üst kat kolonlarının konsollar üzerine oturtulmasından kesinlikle kaçınılması,
- Tip projelerin uygulanmasında dikkatli davranılması ve mahallin özelliklerine göre gerekli revizyonların yapılması,
- Deprem bölgelerinde kat adetlerinin sınırlandırılmaması, gerekli mühendislik çalışmalarının ve önlemlerinin alınarak depreme dayanıklı çok katlı yapıların her zemin koşullarında yapılabileceğinin düşünülmesi,
- Yapı denetiminin sağlanması ve bu konu ile ilgili zorunlu yapı sigortası sisteminin geliştirilmesi, Teknik Uygulama Sorumlusu’nun (TUS) görevlerinin bağımsız hale getirilmesi, yüklenicilerin de sorumluluklarının daha belirli bir şekilde belirlenmesi,
- Afet olayları ile ilgili imar yönetmeliği ve mevzuatındaki değişikliklerin acilen yapılması,
- İlgili kuruluşlarda kontrolü yapacak elemanların bu konularda uzman ve deneyimli olması,
- Deprem konusunda belirli zamanlarda ilgili üniversitelerce veya kuruluşlarca ilgili teknik elemanlara kurs, konferans, seminerler vb. etkinliklerin düzenlenmesi ve en son teknolojik gelişmelerin ve bilgilerin teknik elemanlara aktarılması,
- Bölge halklarının da zaman zaman yapılacak konferans ve seminerlerle deprem konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi,
- Yılda en az bir-iki defa deprem ve yangın tatbikatlarının yapılması,
Sonuç
Ülkemizin yüzde 90’ı deprem bölgesi kuşağı içindedir. Deprem ile iç içe yaşamak durumundayız. Bunun için de halkı ile, teknik elemanları ile, yüklenicileri ile, yöneticileri ile birlikte ‘Depreme dayanıklı yapılar’ yapmak ve bu konuda bilgili ve bilinçli olmak zorundayız. Deprem ne zaman olacak sorusunun tartışmasından daha önemli olan, mevcut yapılarımızın güvenliğinin belirlenmesi, güvenli değilse, depreme dayanıklı hale getirilmesidir.
Seyrek olarak meydana gelen ve yatay yük olarak yapılarımıza etki eden depremleri unutmayalım! Bunun yanında, bilhassa kış aylarında depremlerden sonra meydana gelen yangınları da hatırdan çıkarmayalım ve yapısal yangın güvenliği ile ilgili önlemleri de alalım. Yapılarımızı depreme ve yangına dayanıklı yapalım. Ülkemizin insanları canlarını ve mallarını kaybetmesinler. Her türlü zemin koşullarında yapı yapılabilir ve depreme dayanıklı olur. Yönetmeliklere uygun yapı yapılması halinde, bir büyük depremde, en kötü ihtimalle yapının taşıyıcı elemanları çatlayabilir veya hasar görebilir. İnsanlar canlarını ve sonra mallarını kurtarabilir. Yapı, daha sonra güçlendirilebilir.
Kabul etmediğimiz husus, yapıların yıkılarak enkaz haline gelmesi ve telafisi mümkün olmayan can kayıplarının olmasıdır.