İstanbul’un Fethi-Haliç Zincirleri

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u feth ettiği dönemde Bizanslılar tarafından boğazın Haliç çıkışına yerleştirilmiş olan zincir hakkında detaylı bir inceleme

İstanbul’un Fethi-Haliç Zincirleri
📢 Üye olmadan dosya (gold içerikler hariç) indirebileceğinizi biliyor musunuz? Youtube sayfamıza abone olduktan sonra istediğiniz içeriğe yorum yazabilir veya bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Haliç Zinciri, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethetmesini engellemek için Haliç’in giriş ve çıkışına konulmuştur. Zincir, son Bizans İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos’un emriyle Venedikli mühendis Barolomeo Soligo’ya yaptırılmıştır.

Savaştan önce yapımına başlanan dövme demir zincir, 2 Nisan 1453 tarihinde  Fatih Sultan Mehmet ’in İstanbul’u kuşatma hazırlıkları yaptığı sırada Haliç’in çıkışına yerleştirilmiş, zincirin bir ucu Galata’da ki Kastellion’da diğer ucu Sarayburnu’nda bulunan Eugenios burcuna bağlanmıştır.

Haliç Zinciri toplam uzunluğu 550 metreydi. Baklalar halindeki zinciri, suyun üzerinde batmaması için dubalar taşıyordu. Her bir baklasının ortalama 14 kg olduğu zincirden günümüze sadece 115 metresi kalmış ve geriye kalan halkalar halen Harbiye Askeri Müze’sinde, İstanbul Deniz Müzesi’nde,  Rumeli Hisarı Müzesinde, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde ve Galata Kulesi Müzesi’nde sergilenmektedir. (Kaynak: Uğur Genç)

Uğur Genç, müzelerde sergilenen zincirin “Haliç Zinciri” olduğu yönündeki şüpheleri de bertaraf etmektedir. Genç, konuyla ilgili olarak şu verileri ortaya koymuştur; “Haliç Zinciri’nin müzelerdeki zincir olduğu konusunda içimiz tamamen rahat. Fatih, özellikle bu zinciri bilinçli bir şekilde saklamıştır. Zincir, dövme demirden yapılmış, yani karbon özelliği kazanmış bir demirdir. Yakın bir zamanda yapılmış olamaz. 17. yüzyıldan sonra böyle bir şey yapmak istiyorsanız çok uğraşmanız lazım. O sebeple bu ortaçağ teknolojisiyle yapılmış ve gerçekten limanı sarmış zincirdir.”

Zincirlerin kalan kısmının Haliç’ten çıkarılması için Kültür Bakanlığı’nın mutlaka çalışma yapması gerekmektedir.

Bu zincirler Venedikli Mühendis tarafından yapılmış olup dövme demirden yapılmıştır. Boyları 30 ile 35 santimetre arasında değişmektedir.  (İstanbul Deniz Müzesi Sanat Tarihçisi Nalan Dönmez Yakarçelik)

Sultan 2. Mehmet İstanbul kuşatması ile ilgili hazırlıklarını 23 Mart 1453 tarihinde tamamlayarak kuşatmayı başlatmak üzere Edirne’den İstanbul’a hareket etmiştir. Bunun üzerine Doğu Roma İmparatoru, Haliç Körfezi’ne yabancı gemilerin girişinin engellenmesi için emir vermiştir. 2 Nisan günü Bortolamio Soligo tarafından Yalıköşkü civarındaki Kentenarion Kulesi ile Galata Surları arasına zincir çekilmiştir. Bu zincir çok iri ve yuvarlak baklalardan yapılmış ve birbirine büyük demir kancalarla bağlanmış bir zincirdir. Sağlam olması için de iki taraftan surlara tutturulmuştur. Haliç surlarının zayıf olduğunu ve buradan kente girişin daha kolay olacağının düşünen Sultan 2. Mehmet donanmasına Doğu Roma’nın zincirle kapattığı Haliç’e girme emrini vermiştir. Ancak başlatılan deniz taarruzu istenilen şekilde sonuçlanmamış ve 20 Nisan tarihinde Zeytinburnu açıklarında Osmanlı donanması ile müttefik filo arasında yapılan savaşta Osmanlı donanması büyük kayıplar vermiştir. Bunun üzerine Sultan 2. Mehmet donanmayı karadan yürüterek Haliç’e indirme kararı almıştır. 21-22 Nisan akşamı önceden hazırlanmış olan kızaklarla 72 parça gemi Tophane Limanı’ndan başlayarak Humbaracı yokuşu, Asmalı Mescit, Tepebaşı, Kasımpaşa güzergahından Haliç’e indirilmiştir. 29 Mayıs gecesi başlatılan saldırı sonucunda da İstanbul fethedilmiştir.

Kuşatma zamanında donanma şu an Dolmabahçe Sarayı ve Beşiktaş stadının olduğu yerde demirliydi. Sütunlar denen doğal limandan akıntının ve rüzgarın uygun olduğu zamanlarda zinciri geçebilmek için saldırılar yapılıyor ancak hepsi başarısız oluyordu.

Zamanın teknolojisi gemi güvertelerine top yerleştirilmesine izin vermediği için ve Osmanlı donanması 2, 3 ve bazıları 4 sıralı kadırgalardan oluştuğu için yüksek güverte yapılı Bizans, Ceneviz ve Venedik gemileri karşısında etkisiz kalıyordu. Kadırgalar kürekle ilerleyen hızlı ve çevik gemilerdi ancak kalyonlara karşı etkisizdi. Bazı çeşitleri deniz seviyesinin sadece 1 metre üstündeydi ve esasen kıyılarda devriye görevleri için üretilmişti. Bu sebeple yelkenli kalyonlardan oluşan haçlı gemileri kadırgaların ortasında bir kale gibi yukarıda kalıyor ve kadırga mürettebatı kendisinden daha yüksekte duran bir düşmanla çarpışmak zorunda kalıyordu.

Bu bariz dezavantaj karşısında Fatih Sultan Mehmet yeni bir plan arar ve aradığı cevabı şehzadelik yıllarında okuduğu tarih kitaplarında bulur. Tarihte karadan gemi yürütmenin bazı örnekleri mevcuttu ve genç sultanın elindeki kitaplar da bunu doğruluyordu. Hatta kuşatmadan 50 sene önce Venedikliler bu yola başvurmuş ve Adriyatik Denizi’nde bir kaleyi ele geçirmeyi başarmıştı.

Amaç Haliç’e inen donanma ile Constantinapolis’i almak değil, surlardaki savunucu yoğunluğunu azaltmak ve moralleri bozmaktır. Bu sebeple 3 ve 4 sıralı kadırgalar boğaz sularında bırakılacaktır. Aynı zamanda bu büyük gemilerin taşınması da çok zor olduğu için bu karar alındı.  Yani bu demek oluyor ki, halice inen donanma 2 sıralı kadırgalardan oluşuyordu ve savaş esnasında tek başlarına büyük gemi desteği olmadan işe yarayamıyorlardı.

Gemiler için beşikler hazırlandı, ağaçlar kesilip yuvarlatılıp iyice yağa batırıldıktan sonra gemilerin altına serilmek için dizildi. Levazım kuvvetleri en uygun yolları belirleyip geçiş için hazırladı. Planlardan haberdar olunmaması için bölge güvenliği ve devriyeler çoğaltıldı. Her şey hazır olduğunda plan başladı. İlk gemi beşiğe yerleşip bugün Taksim-Dolapdere-Kasımpaşa yolunu izleyerek Haliç’e inmek üzere yola koyuldu.

Gemilerin hasar görmemesi için yelken direkleri sökülmüş, hareketli parçalar birbirine sağlam bir biçimde tutturulmuş ağırlıklar azaltılmıştı. Ancak sultan, düşmanın moralini bozmak için tayfalarına kürek çekme emri verir. Galata Kulesi’nden gecenin karanlığından ayrıntıları seçilmese de karada kürek çekerek ilerleyen Osmanlı gemilerinin görüntüsü Galata ahalisinde büyük bir moral bozukluğu yaratır.

Sabah olana kadar yeterli miktarda gemi Haliç sularında birikir. Güneşin doğması ile mürettebat direkleri diker, cephane ve mühimmatlarını toplar ve bir anda mehteran eşliğinde şarkıya başlar. Bu seslere uyanan Constantinapolis halkı, sağlam duran zincire, yanmamış donanmalarına ve haliç içinde ki gemilere bakarak bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışır.

Özetle; gemilerin Haliç’e inmesi Osmanlı’ya avantaj sağlar ama Constantinapolis’in alınmasında etkisi çok azdır. İçeri sokulan donanma ufak gemilerden oluşmuş olup zincir tarafına 1 veya 2 defa sembolik hücum etmesi dışında genellikle savunmada kalmış, sadece bizans’ın haliç surlarına da asker koymasını sağlamıştır.

Gemilerin karadan yürütülmesinin ilk örneği değildir ama en meşhur olanıdır. Bölgenin tepeleri, zemini ve aşılan mesafe göz önüne alındığında, oldukça da zorludur. Bu aynı zamanda Osmanlı devleti’nin mühendislik konusunda ileri seviye de oluşunu da kanıtlar.

Not: ( Bir ekşi sözlük yazarı yorumu) Peki Haliç’e girmek için zinciri kırmayı düşünmediler mi? Elbette düşündüler. Fakat bizim bilmediğimiz nedenlerden ötürü yapılamamıştır. Muhtemelen Cenevizliler’in hem Osmanlı hem de Bizans ile olan ilişkileri bunda önemli rol oynadı. Eğer Cenevizliler zincirin kırılmasına müsade etselerdi çok bariz bir taraf tutma olurdu ve batı’da çok büyük sorunlar edinirdi. Fatih de o dönemde Cenevizlilerle savaşmak istememiştir zira tüm odağı İstanbul ve Bizans’tı. Gemileri karadan yürütürken Cenevizlilerle işbirliği yaptığı söyleniyor. Cenevizlilerin Fatih’in kendi topraklarından yürüttüğü gemilere müdahale etme durumu da söz konusu değil, çünkü bu zincir kırmakla aynı etkiyi. Cenevizliler bir nevi sessiz kalarak Bizans’a ihanet etmişlerdir ama kimse Ceneviz’i nasıl haber vermezsin diye direkt suçlayamaz, bize dahi duyurmadan geçmişler diyebilirler, kanıtlanabilir bir taraf tutma değildir yani Ceneviz için doğru hamledir. Sonuçta artık istanbul’un Osmanlı’ya geçeceğini düşünmüşler ve Fatih ile kötü olmak istememişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra Galata ile İstanbul bütünleşmiş, Galata’da geçici bulunun Ceneviz ve Venedikli tüccarlar uzaklaşmış, lokal Cenevizli halk Osmanlı tebasına girmiştir.

Benzer İçerik: https://www.insaatim.com/eski-ankara-camileri-112415/

Alıntı:https://eksisozluk.com/biri/zsar

Alıntı: https://seyler.eksisozluk.com/istanbulun-fethinde-fatih-sultan-mehmet-gemileri-karadan-nasil-yuruttu

ETİKETLER: , ,
Senem Özalp
Merhaba. Ben Senem Özalp. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme Bölümünde yüksek lisans yaptım. Proje ve İnşaat yönetimi alanında çalışmalarıma devam etmekteyim.
    ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

    Henüz yorum yapılmamış.