Tüm mimarlar tarafından mutlaka izlenmesi gereken 8 film
Tüm mimarlar tarafından koşulsuz şartsız izlenmesi gereken bazı filmler vardır. İşte mimarinin kullanımı açısından ufkunuzu genişletecek 8 şahane film!
Mimarlar arasında çoğu zaman hangi filmlerde mesleklerinin önemli bir yer tuttuğu konusu sıkça tartışılan bir konudur. Mimarlığın filmlerdeki bu kıymetli rolü, gerçek hayattaki durumu ile benzeşsin veya benzeşmesin yazımızda yer alan bu filmleri izleyen mimar ya da mimar adaylarının mesleklerine olan ilgilerinin artacağı ve meslekleriyle gurur duyacaklarına adım kadar eminim.
1.Metropolis (1927)
Fritz Lang’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve bir distopya olan Metropolis filmi, bilimkurgu sinemasının temeli olarak kabul edilmektedir. Bu filmi farklı kılan en önemli özelliklerden bir tanesi de döneminin en pahalı sessiz sinema filmi olma özelliğine sahip olmasıdır. Filmde yoğun bir şekilde üç katmana sahip distopik bir şehir (Zorba ve baskıcı bir yönetim altında, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmış ya da tamamen elinden alınmış toplum) tasvirine yer verilir.
Film, kısmi olarak New York’tan esinlenilen milyon dönümlük bir alanda geçmektedir. Konu, şehir tasarımcısı birinin oğlu ve bir kurtarıcının geleceğine ve fakir işçi sınıfıyla şehrin elit tasarımcıları arasındaki gerginliği ortadan kaldıracağına inanan işçi sınıfının temsilcisi arasında geçen olayları anlatmaktadır.
Film içerisinde barındırdığı farklı ve fütüristik yapı ile sosyal katmanların betimlemelerinde kullanılmıştır. Bu film içerisinde yer alan gelecekçi şehir, tüm mimariseverler için gerçek bir ilham kaynağı olma özelliğine sahiptir.
2.The Fountainhead (Hayatın Kaynağı) (1949)
Ayn Rand’ın aynı isimle yazdığı romandan esinlenerek çekilen film, kendisi de bir mimar olan ana karakterin etrafında ceyran ediyor. Haliyle de bu önemli ve kült filmin yönetmeni olan King Vidor, bizlere mimarlığın toplumdaki yerini ve değerini göstermek için elinden gelen tüm gayreti sarf etmiş. Ayn Rand’ın romanın baş karakteri için, modern mimarlığın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Frank Lloyd Wright’tan etkilenmesinden dolayı filmde pek çok modern mimarlık öğelerine rastlanılmakta.
Mon Oncle (Amcam) (1958)
The Fountainhead filmi ile en üst seviyeye çıkarılan modernizm akımı, Jacques Tati‘nin yönetmen koltuğunda oturduğu Fransız-İtalyan ortak yapımı bu komedi filminde ise yoğun bir eleştiri yağmuruna tutuluyor. Bilhassa çekiciliği yüksek eski yapılar ve yeni oluşumlar ile yeni yapılar arasındaki farklılıkların insan yaşamına etkisi, eğlendirici bir şekilde anlatılıyor. 2. Cihan Savaşı’ndan sonra geleneksel mimarinin yıkılması ve sekteye uğraması ile yerine soğuk modern binaların yapılmasının, toplum, aile ve aile bireyleri üzerindeki etkilerinin neler olduğu sorusunun cevabı bu filmde gizli.
4.Playtime (Oyun Vakti) 1967
Yine Jacques Tati’nin yönetmen koltuğunda yer aldığı bu film de yönetmenin önceki işleriyle benzer özelliklere sahip. Ancak bu sefer geleneksel mimarinin yanı sıra modern yapıların, yapay kentleşmenin ve mekanik düzendeki iş dünyasının yerle yeksan olması anlatılıyor. Bu son derece değerli film de tüketim kavramına olan aşırı düşkünlük, modern hayatın içinde barındırdığı stres, yüzeysel ilişkiler ve kullanışsız uzay çağı teknolojisi gibi kavramlar oldukça farklı şekilde ele alınıyor. Tati’nin filminde hayat verdiği baş karakter olan Monsier Hulot, paltosu, şemsiyesi, şapkası ve piposu ile sinema tarihinin en bilindik karakteri gibi gözükmekle birlikte, yaşamda hızla vuku bulan modern değişimlere sakarlığıyla sert bir şekilde tepki koyuyor.
5.Blade Runner (Bıçak Sırtı) (1982)
Ridlet Scott tarafından yönetilen film, 2019 yılının bir distopya haline gelmiş Los Angeles şehrinde geçer. Tabi ihtişamlı Los Angeles şehri tüm görkemini yitirmiş yıkık bir sanayi şehridir. Eski yapıtlar ve nesneler yerlerini yeni teknolojiyle değiştirmiş, yeni olan her şey eskinin üzerine inşa edilerek katmanlı ve karmaşık bir durum ortaya çıkmıştır. Bu farklı ve özgün tasarım kararı, şehri gerçekçi yapan en önemli unsurdur. Replikalari üretmekte olan şirketin sahibi olan Tyrell, gücün kendisinde olduğunu sembolize eder şekilde büyük bir piramidin üstündeki Gotik Evinde yaşamına devam etmektedir. Ana karakterimiz ise betonla kaplı son derece mütevazı bir apartmanda hayatına devam etmektedir.
6. The Belly Of An Architect (Mimarın Göbeği) (1987)
Peter Greenaway‘in hem yazıp hem de yönettiği filmde olaylar Amerikalı olan bir mimarın İtalya’ya gitmesiyle başlar. Katı simetrik öğelerle bezenmiş olan bu yapımda konu, oldukça ilginç bir nesneden seçilmiş. Hastanın ve mimarın hamile olan eşinin karnı! Filmin içerisinde barındırıdığı bu yuvarlak formlar, mimarın hayal gücüyle tasarladığı ancak bir türlü gerçeğe dönüştüremediği hayali küresel yapıları temsil etmekte.
7. Inception (Başlangıç) (2010)
Christopher Nolan tarafından hem yazılıp hem yönetilen Inception’da mimarlık, sadece merkezi bir tema özelliğinde değildir. Çünkü bu filmde mimarlık, diğer insanların hayallerine ve sahip oldukları tasarlama becerilerine göre değişip gelişebilmektedir. Filmimizin ana karakteri olan Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) son derece yetenekli bir hırsızdır ve bu seferki vazifesi, insan zihninin el değmemiş derinliklerinden en kıymetli sırları çalmaktır. Filmimizin yetenekli hırsızı Cobb, genç mimar Ariadne’ye, “Her zaman yeni mekanlar hayal et,” dediğinde aslında bize tasarlanmış dünyaya merakla bakmamız için önemli bir fırsat sunmuştur. Paris şehrinin kendi üstüne katlanır hale geldiği o muhteşem ve unutulmaz sahnenin ise, izleyen herkesin hafızasında yer aldığına eminiz.
8.Blade Runner 2049 (Bıçak Sırtı) (2017)
Blade Runner’ın (1982) filminin devam filmi niteliğinde olan Blade Runner 2049, Los Angeles Polis Departmanı’nda bıçak koşucusu olan Memur K’nın etrafında dönmektedir. Film daha önceki filmde olduğu gibi aynı distopik Los Angeles evreninde geçmekte fakat bu sefer ana karakter bildiğini sandığı dünyaya dair yeni sırları açığa çıkarmaktadır. Memur K, bir anda Richard Deckard’ı (Harrison Ford) bulmak zorunda kalacağı zorlu bir yolculuğa atılır.
Blade Runner filminin yayınlandığı yıl da göz önünde bulundurulduğunda listenin tahmin edilmesi en muhtemel filmi olduğu aşikâr. Şehrin görüntüsü Brütalizm olarak adlandırılan ham beton’un ya da brüt beton’un aşırı kullanımıyla tanımlanan mimari modernizm tarzından esinlenmiştir. Bazen soğuk bazen de sıkıcı olarak ifade edilen bu biçim hakkındaki farklı görüşlere aşina olanlar için aslında bu film, Brütalizm’in etrafındaki olumsuz yorumları destekliyor gibi görünmekte.
Benzer İçerik
Alıntı: https://www.sanatlaart.com/mimarlarin-ve-mimariseverlerin-izlemesi-gereken-15-film/