Uluslararası Kuruluşların “İyi Yönetim” Konusuna Yaklaşımları
GİRİŞ
Globalleşen dünya ekonomik düzeni içinde bir ülkede meydana gelen gelişmeler sadece o ülkeyi değil, o ülkenin ekonomik bağlantısı olan ülkeler yoluyla tüm ekonomileri etkiler bir hal alabildiğinden uluslararası kuruluşların ülkelerin iyi yönetilmelerine olan ilgisi son yıllarda artan bir yoğunluk kazanmıştır.
Ekonomik olarak iyi yönetilen bir ülkede kriz ihtimali azalacağından, ülke refahı ile beraber vatandaşların yaşam kalitesi artacağından, uluslararası kuruluşlar ülkelerin ekonomik olarak iyi yönetilmelerine destek sağlayacak danışmanlık yapmakta, verdikleri kredilerle ülkenin bu konudaki çabalarını desteklemektedirler.
Uluslararası kuruluşlar ekonomik yönetimin iyileştirilmesi için geliştirdikleri kural ve prosedürleri yayınlamakta, duyurmakta, kredi verirken ve danışmanlık yaparken uygulamakta, bu kuruluşların bu alandaki etkinliği gün geçtikçe artmaktadır.
Yolsuzluklarla mücadele, kamu kesiminin rehabilitasyonu, özel sektörün çalışma alanının geliştirilmesi, yasal altyapının oluşturulması, şeffaflık ve güvenilirliğin artırılması faaliyetlerin temel noktalarını oluşturmaktadır.
Bu çalışmada ülkelere danışmanlık yapan uluslararası kuruluşlardan Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nin “iyi yönetim” (Good Governance) konusuna yaklaşımları incelenmiştir. Çalışmada temel olarak bu üç kuruluşun yönetime olan yaklaşımlarını açıkladıkları raporlardan, yardımcı olarak da kuruluşların konuyla ilgili kendi çalışma raporlarından faydalanılmıştır.
Kuruluşların tamamının, ülkelerin iyi yönetilmelerine olan yaklaşımları ekonomik alandadır. Kuruluşlar arzu eden ülkelere ekonomik yönetimde danışmanlık yapma işlevlerinin, politik alanı içine almadığını özellikle vurgulamaktadırlar.
IMF ve Dünya Bankası’nın konuya yönelik yaklaşımları tüm ekonomiye odaklı iken OECD daha çok kurumsal yönetimin iyileştirilmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak sonuç olarak tamamı özel sektörün daha rahat, kuralları belli ve adil bir ortamda çalışabilmesini, serbest piyasa ekonomisinin işlerliğinin artırılmasını hedeflemektedir.
ULUSLARARASI PARA FONU (IMF)
IMF ‘iyi yönetim’ konusuna makroekonomik istikrar ve sürekli büyümeye katkıda bulunması ve yöneticilerin de IMF’nin bu alanda aldığı rolü desteklemeleri nedeniyle önem vermektedir.
IMF üye ülkelerde iyi yönetime katkısını değişik yollarla yapmıştır:
(i) Politika önerileri yoluyla: Döviz kurunun ve fiyat sisteminin liberalizasyonu ve doğrudan kredilerin önlenmesi.
(ii) Teknik danışmanlık yolu: Üyelere ekonomik politika oluşturma ve uygulama, etkin kurumlar oluşturma ve kamunun güvenilirliğinin geliştirilmesinde danışmanlık.
(iii) Devlet kurumlarının ve devletin faaliyetlerinde şeffaflığın sağlanması, ayrıca muhasebe, denetleme ve istatistik sistemlerinin geliştirilmesinde destek verilmesi.
IMF geçmişteki deneyimleri ve Yürütme Kurulu’nun aldığı iki karar doğrultusunda, aşağıda sayılan yollarla, konuya daha etkin bir yaklaşım sergilemek arzusundadır:
(i) Hem 4. Madde hükümleri, hem de IMF’in uzmanlık ve uygulama alanına giren yönetim konularını içeren, IMF destekli programlar dahilinde daha etkin bir uygulama.
(ii) Çıkar sağlama, yolsuzluk ve her türlü benzer faaliyetin önlenmesine yönelik politika, kurum ve idari sistemlerin geliştirilmesi için daha proaktif bir yaklaşım.
(iii) Tüm üye ülkelerde yönetim konularının eşit olarak uygulanması.
(iv) Diğer uluslararası kuruluşlar, özellikle Dünya Bankası ile tamamlayıcı uzmanlık alanlarında ortak çalışmalar yapmak.
IMF’nin yönetim konusundaki müdahalesi ancak ekonomik yönetim alanında olabilir. Sorumluluk esas olarak ulusal yönetimdedir. IMF’nin politika önerileri ve uygun olduğu durumlarda, teknik danışmanlık yoluyla iyi yönetime yapacağı katkı 2 yoldan olabilir:
1. Kamu kaynak yönetiminin iyileştirilmesi (kamu kurumları ve idari yöntemlerde reformlar aracılığıyla)
2. Şeffaf ve istikrarlı, ekonomik ve yasal düzenleme ortamları yaratılarak ve geliştirilerek, etkin bir özel sektör faaliyeti sağlanması
Dolayısıyla IMF kendi uzmanlık alanı olan konularda; hazine reformu, bütçe hazırlama ve kabul yöntemleri, vergi yönetimi, muhasebe ve denetim mekanizmaları, merkez bankası işlemleri ve resmi istatistiklerin hazırlanması alanlarında çalışacaktır. Benzer şekilde piyasa sisteminin işleyişine yönelik reformlar döviz, ticaret ve fiyat sistemleri; yasal düzenlemeler de vergi, bankacılık sistemi mevzuatı ile serbest ve adil piyasa girişi alanlarında olacaktır. Ancak IMF göreli üstünlüğünün olmadığı alanlarda diğer kurumların özellikle Dünya Bankası’nın uzmanlığına başvuracaktır.
Yönetimin ekonomik niteliğini, politik niteliğinden ayırmak zor olsa da; IMF’nin konuya yaklaşımı şöyle özetlenebilir: IMF’nin kararları ülkenin politik rejiminden etkilenmeyecek ve ülkenin iç ve dış politikasına müdahale etmeyecek, bir üye ülkeye diğer bir ülke aleyhine olmak üzere çıkar sağlanmayacaktır. Ancak IMF destekli programlar uygulayan ve “program IMF’nin kural ve politikaları ile uyumludur ve uygulanacaktır” taahhüdünde bulunan ülkelerde olduğu gibi, IMF’nin ülkenin gerekli politikaları uygulayıp uygulamayacağı konusunda karar vermesi gereken durumlar olabilir. Böyle hallerde uygulanacak politikanın niteliğini belirlemede önemli bir nokta olarak IMF yönetiminin, ülkenin politik durumu hakkında araştırma yapmasında sakınca yoktur.
IMF personeli çalıştığı ülkede yetkililerin temin ettiği verilerle çalışacak, bunları doğru veri olarak kabul edecek ancak verilerde tutarsızlık olduğunda konuyu yetkililere götürecektir. Yolsuzluklarla ilgili konularda yetkililerden bilgi edinmekte sıkıntı çekeceği durumlar olabilecektir. Makroekonomik sonuçlarının yüksek olacağını düşündüğü bu hallerde, diğer uluslararası kuruluşlar da dahil olmak üzere üçüncü kişilerden bilgi isteyebilir.
IMF Müdahalesi İçin Kriterler
Zayıf yönetimin mevcut halde ya da kısa/orta dönemlerde makroekonomik performans ya da uluslararası geçerlilik ve sürdürülebilir büyüme politikalarının uygulanabilirliği üzerinde etki etmesi halinde IMF’in müdahalesinin gerektiği söylenebilir.
Bireysel yolsuzluk durumlarında ise IMF personeli yönetime ancak bu yolsuzlukların önemli makroekonomik sonuçlara yol açabileceğini düşündükleri durumlarda uyarıda bulunacaklardır.
Böylesi makroekonomik sonuçlar doğurmayacak yolsuzluklarla ise IMF’nin şeffaflığı artırıcı, gereksiz düzenlemeleri ortadan kaldırıcı çabaları içinde çözüm bulunacaktır.
4. Madde Danışma Tartışmaları
IMF politika tavsiyeleri, değişik ekonomik sistemleri ve kurumsal uygulamaları olan ülkelerin deneyimlerinden yararlanmalı ve şeffaflık, basitlik, güvenilirlik ve eşitlik ilkelerinin yanı sıra ekonomi yönetimi ile ilgili uluslararası kabul görmüş ilkelere dayanmalıdır. Yolsuzluk içeren uluslararası işlemler halinde ise personel işlemin her iki tarafına da eşit bir dikkat gösterecek ve ekonomik açıdan önemli sonuçlara yol açma ihtimalleri varsa bu işlemlerin durdurulmasını önerecektir. Zayıf yönetimle ekonomi üzerinde etkiler olacağı aşikar ise ve bu IMF’nin gözetim çalışmaları sırasında gündeme geliyorsa, konu yöneticilerle tartışılmalıdır.
Zayıf yönetim geç kalmadan, reform çabaları sırasında ele alınmalıdır.
Yönetim konularıyla ilgili olarak, şarta bağlılık ilkesinin kullanımı, IMF’in makroekonomik politika geliştirilmesi ve uygulanmasını IMF kaynaklarının korunmasında temel yol olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, öncelikli işlemler, performans kriterleri, kritik değerler (benchmarks) ve yeniden değerlendirme yapılması için gerekli koşulların tamamlanması şekillerindeki şarta bağlılık, -programın gerçekleştirilmesi için gerekli ve yönetimin ekonomik niteliklerini de içine alan- politika tedbirlerine eklenmelidir. Bu politika tedbirleri yönetimin geliştirilmesi üzerinde önemli etkileri olan ancak doğrudan makroekonomik etkileri nedeniyle IMF’nin şarta bağlılığına dahil olan politika tedbirlerini de içerecektir.
Zayıf yönetim geç kalmadan, reform çabaları sırasında ele alınmalıdır. Zayıf yönetimin uygulanan programın başarıyla sonuçlanmasına engel olacağı ya da IMF kaynaklarının amacına uygun kullanımını sıkıntıya sokacağı düşünülüyorsa, bir program dahilinde IMF’ten sağlanan finansal destek vadelere yayılabilir ya da ertelenebilir.
Yürütme Kurulu’na rapor
Yürütme Kurulu yönetim konularındaki gelişmelerden daima haberdar edilecek ve aksine durumlar ortaya çıktıkça bu ilkelerin uygulanabilirliği ile ilgili yorum yapma şansı olabilecektir. Ayrıca kurulun IMF’in konuyla ilgili deneyimlerini aktarabileceği bir de periodik yayını olacaktır.
DÜNYA BANKASI (WORLD BANK)
Yönetim; Dünya Bankası’nın 1992’de yayımladığı Yönetim ve Gelişme isimli raporda ülke gelişiminde ekonomik ve sosyal kaynakların idaresinde gücün kullanılış şekli olarak tanımlanmıştır.
Banka’nın yönetim konularına olan ilgisinin kaynağı finanse ettiği program ve projelerin sürekliliği olduğundan Banka, meselenin ekonomik ve politik boyutları arasında belirgin bir ayrıma gitme arzusundadır.
Banka’nın bölgesel çalışmalarında gerçekleşen ilerlemeler 4 ana başlık altında toplanmıştır:
1) Kamu Yönetimi
2) Güvenilirlik
3) Gelişme İçin Yasal Yapı
4) Şeffaflık ve Bilgi
Ayrıca politika, program ve projelerin hazırlanması ve uygulanmasına daha katılımcı yaklaşımlar, askeri harcamalar ve insan hakları gibi bankacılıkla ilgili başka konulara da önem verilmiştir. Banka’nın kuruluş sözleşmesi uyarınca, çalışmalar geleneksel ya da yeni yöntemlerle yönetimin ekonomik sosyal boyutu üzerinde yoğunlaşmıştır.
Kamu Yönetimi
Konunun en görünür boyutudur. Kamu yönetimi, hükümetlerin kamu politikası oluşturması ve uygulaması, bu programların etkinliği ve kamu kurumlarının güçlendirilmesiyle ilgilenmektedir.
Dünya Bankası’nın geçmiş yıllardaki projeye dayalı olarak kurumların güçlendirilmesi yaklaşımı, kamu sektöründeki koşulların daha az sıkıntılı olduğu ve hükümetlerin programlarının kapsamını genişlettikleri dönemlerde işlemekte idi. Ancak sistemik hataların daha bariz hale gelmesiyle beraber, Banka’nın kamu sektörü yönetimine olan yaklaşımı da finansal yönetimin iyileştirilmesi için destekle, geniş çaplı sektör uyum kredilerine ve masrafları kısacak sivil hizmet reformlarına yönelmiş, Banka kamu kurumlarının ekonomideki payının kısıtlanmasını ve özelleştirilmelerini teşvik etmiştir.
Sivil Hizmet Reformu
Maliyetlerin kısıtlanmasının ötesinde, insan kaynakları faaliyetlerinin iyileştirilmesi ve daha etkin yönetimine yönelik çalışmalara yöneltmeye çalışmıştır. Kamu, sadece özel sektörün etkin bir şekilde çalışabileceği bir ortam yaratmak için ve düzenleyici olarak çalışacak, kamu ve özel sektör faaliyetleri arasındaki kapsam değişimiyle yönetim güçlendirilmiş olacaktır.
Finansal Yönetim
Tek tek sektörler olarak değil tümden bir rehabilitasyon hedeflenmekte, ülkelere özel çözümler üretilmeye çalışılmaktadır. Bazı bölgelerde sistemin modernizasyonuna ihtiyaç varken bazı bölgelerde ise sistem temelde etkin ancak kapasite zayıflamıştır.
Kamusal Girişim
Banka hem kamu sermayeli bireysel girişimleri hem de sisteme yönelik reformları desteklemektedir.1980’lerin ortalarında rekabet ve etkinliği artırmak ve kötü durumdaki kuruluşların bütçe açıklarına neden olmasını önlemek amacıyla kamu kuruluşların ekonomiye müdahalelerini kısıtlamaya ve özelleştirmeye özel bir önem vermiştir. Çalışmalar Şili, Malezya ve Meksika gibi ülkelerde başarılı sonuçlar verirken, Afrika’nın neredeyse tamamında başarısız olmuştur.
Banka’nın bölgesel çalışmaları, üye ülkelerin bu çalışmalardan fayda sağlama arzularının derecesine ve ülkedeki kamu yönetiminin gelişmişlik düzeyine göre farklılıklar göstermiştir.
Banka’nın Deneyimi
Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde reformlar genellikle ülkelerin isteğiyle olmuş, parçalardan bütüne Banka’nın değişik yöntemleri uygulanarak geniş çaplı reform gerçekleştirilmiştir. (Örneğin Arjantin, Ekvator, Guyana, Honduras ve Jamaika)
Güney Asya’da hükümetlerin isteksizliği nedeniyle çalışmalar daha kısıtlı, teknik krediler alanında kalmıştır ancak bu bölgede de yeni çalışmalara yönelim vardır.
Uzak Doğu ve Pasifikler’de Banka’nın faaliyeti Endonezya gibi ekonomisi iyi ancak finansal yönetim ve kamu hizmetlerinde danışmanlığa ihtiyacı olan ülkelere yönelik olmuştur. Geçiş dönemindeki küçük ülkelerde Banka, yönetim ve kamu hizmetleri reformlarına destek olmakta, Çin’in kamu yönetiminin merkeziyetçiliğinin dağıtılmasına danışmanlık etmektedir.
Afrika’da esas çalışma kamu sektörünün iyice kötüye giden yapısına katkıda bulunan etmenlerin tespit edilerek; yeni sağlam bir yapı oluşturulması üzerine yoğunlaşmıştır. Bu görev sonucunda Orta Afrika Banka’nın kamu sektörü çalışmalarını en yoğun şekilde sürdürdüğü bölge haline gelmiştir. Bölgedeki ülkelerin yarıya yakınında kamu hizmetleri reformu desteklenmektedir. Bazı ülkelerde de devletin muhasebe ve denetim kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Avrupa ve Orta Asya’da esas mesele devletin ekonomideki rolünün yeniden tanımlanmasındadır. Banka pek çok ülkede özelleştirme ve piyasa ekonomisine geçiş çalışmalarına destek vermektedir. Ülkelere yeni reformlar yapmalarına yardımcı olmak üzere kurumsal yapılanma kredileri vermektedir. Krediler ülkelerde, makroekonomik yönetim, bütçe ve hazine yönetimi, vergi ve gümrük yönetimi, istatistik üretilmesi alanlarında gelişme sağlamak üzere kullanılmıştır.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Banka’nın çalışmaları özelleştirme, deregülasyon ve kamu kuruluşlarının disipline edilmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Modernizasyonun gereği olarak ülkeler kamu ve kamu hizmetleri yönetiminde reforma yönelmişlerdir.
Sonuçlar
Banka’nın mevcut kamu hizmeti reformlarından dersler çıkartarak yeni yaklaşımlar geliştirmesi gerekmektedir (özellikle borçları ile ödeme gücü arasındaki geniş aralık nedeniyle, daha iyi ödeme yapan ve motivasyonu yüksek bir kamu yönetime geçişin zor olduğu ülkelerde).
Ekonomik reformlar konusunda; kamu sektörü reformunun sıralaması önemlidir. Geçiş dönemindeki ülkelerde öncelikle ekonomik faaliyeti yürütecek, özelleştirmeyi, mali idareyi ve gelir toplamayı yapacak ana kurumlar oluşturulmalı, ardından merkezi ve yerel sorumluluklar belirlenmeli, istatistiki yapı oluşturulmalı, piyasa ekonomisine geçişi sağlayacak reorganizasyon yapılmalıdır.
Yönetim kapasitesinin çöktüğü ülkelerde, çok zaman alacak olmasına rağmen öncelik kamu hizmeti reformuna verilmelidir. Kamu idarelerini modernleştiren ülkelerde bütçe ön plana çıkmalı, pek çok ülke ise önceliği gelir toplayıcı kurumların güçlendirilmesine vermelidir. Tüm ülkelerde reformları ve uyum politikalarını destekleyecek çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bütçe reformu alanında alınan sonuçlar da farklı olmuştur. Bazı ülkelerde geliştirici reformlar yeterli olurken, bazılarında daha çok zaman isteyen tümden reformlar gerekli olmuştur.
Tüm bölgelerde gelişmenin etkinliği açısından kamu sektörü yönetiminin ana noktayı oluşturduğu konusunda görüş birliğine ulaşılmıştır. Yönetimle ilgili sistemik konular, kurumsal gelişme ve kamu yönetimi bir ülkenin gelişiminde en önemli konulardır ve Banka’nın ülkelerle görüşmelerinde ana başlığı oluşturmalıdır.
Güvenilirlik
Güvenilirlik hükümetleri yaptıklarından sorumlu tutması nedeniyle iyi yönetim konusunun odak noktasını oluşturmaktadır.
Güvenilirliğe Artan Talep
Resmi düzeyde güvenilirliğin pek çok şekli olabilir. Globalleşen dünyada eğilimler artık özel sektörün gelişimi; gücün bir otorite tarafından uygulanmasının azaltılması yönündedir. Daha fazla güvenilirlik talebinin en önemli göstergesi de yönetimlerin merkeziyetçilikten uzaklaşmalarıdır. Bunun Banka açısından iki sonucundan biri; Banka personelinin artık yerel çalışmalarda, proje hazırlanması ve finansmanında görev alması, diğeri ise belediye çalışmalarıyla da ilgilenilmesi olmuştur.
Güvenilirliğin bir başka unsuru da kamu ve özel sektörde, özellikle kamuda finansal güvenilirliktir. Banka’nın bu konudaki çabaları da bölgelere göre değişmektedir. Bazı durumlarda Güney Asya, Uzak Doğu ve Pasifik, Afrika, Avrupa ve Orta Asya’da çabalar etkin bir finansal yönetimin oluşturulmasına yönelik olarak bütçe, muhasebe, bilgi sistemleri alanlarında olmuştur. Banka’nın tüm bölgelerdeki çalışması da fonların amacı dışında kullanımının önlenmesi ve finansal yönetim standartlarının geliştirilmesi alanlarında olmuştur.
Güvenilirliğe artan talebin üçüncü ayağında ise yolsuzluklara karşı tavırlardaki değişimler vardır. Bu değişimin iki eğilimi vardır. Biri yardım alan gelişmekte olan ülkelerdeki yolsuzlukların yardım programlarını uzun vadede yavaşlatması diğeri, bazı gelişmekte olan ve sanayileşmiş ülkelerde, geniş çaplı yolsuzlukların sonucunda politik liderlerin devrilmesinin, sistemik yolsuzluğa dikkat çekmiş olmasıdır.
Banka’nın çalışmaları açısından; yolsuzluğu önlemeye yönelik tedbirler zaten Banka’nın yapısal uyum programlarının bir parçasıdır. Tedbirler iki şekilde etkili olmaktadır:
1) Kuralların basitleştirilmesi ve idari mekanizmaların piyasa mekanizmalarıyla yer değiştirmesi yollarıyla çıkar sağlamaya yönelik çabaların önlenmesi.
2) Kurumların ve finansal kontrollerin güçlendirilmesiyle kamu hizmetinde çalışanların yolsuzluğa yönelmesinin önlenmesi.
Banka’nın Deneyimi
Latin Amerika ve Karayipler’de Banka’nın danışmanlığı ileri aşamalara gelmiş, yasal ve yargı kurumlarının iyileştirilmesine yönelik teknik danışmanlık sağlanmıştır. Örneğin Venezuela’ya modernleştirme, Şili’ye ise bilgi sistemlerinin geliştirilmesi için kredi verilmiştir. Bu ve benzeri örnekler iyi yönetim için yeni alanlarda çalışma gerekliliğini ortaya koymaktadır. Banka’nın borç kullandırması ve ekonomik ve sektörel çalışmalarının önemli bir noktasını da merkeziyetçiliğin azaltılması oluşturmaktadır.
Güney Asya’da Banka’nın çalışmaları daha çok ülkelere kamu sektörlerinin güvenilirliğinin artırılması konusunda danışmanlık vermek şeklinde olmuştur. Ayrıca kamu ve sektör sınırlarının yeniden çizilmesi, özelleştirme ve yeni düzenlemeler yapılması yani yönetimin iyileştirilmesine yönelik çabalar da Banka’nın bölgedeki önemli çalışmalarıdır.
Uzak Doğu ve Pasifik bölgesinde geçiş dönemindeki ülkeler önemli sistemik değişikliklere gitmekte ve sonuçlar farklılıklar göstermektedir. Çin’in merkeziyetçilikten uzaklaşma çabaları beklenenden hızla ilerlemekte, Banka birkaç yerde yerel yönetimlerin gelişimini desteklemektedir.
Afrika’da Banka, çalışmalarını finansal güvenilirliğin artırılmasına odaklamış, muhasebe ve denetleyici birliklerinin güçlendirilmesine yönelik destek sağlamıştır. Yerel yönetimlerin geliştirilmesi çalışmalarında sivil toplum örgütleri aracılığıyla önemli bir rol almıştır.
Avrupa ve Orta Asya’da ülkelerin güvenilirlik sorunları planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçişin sonucunda devletin yeniden yapılanması içinde yer almaktadır. Politik reformların yeni olduğu bölgede Banka’nın çalışmaları merkeziyetçiliğin azaltılması, bu ülkelerde modern kamu ve ticari muhasebe sistemlerinin adaptasyonuna danışmanlık alanlarında olmuştur.
Orta Doğu ve Afrika’da Banka’nın çalışmaları bölge hükümetlerinin isteksizliği nedeniyle bazı projelerle sınırlı kalmıştır. Ancak soğuk savaşın sona ermesi, 1992’deki körfez krizi ve Arap-İsrail barış adımlarının ardından burada da yeni projeler ortaya çıkmaya başlamıştır.
Sonuçlar
Genel güvenilirliğin iyileştirilmesine yönelik olarak muhasebe ve denetleme sistemlerinin modernleştirilmesi, yöneticilerin yerine daha iyi bir finansal yönetim sisteminin getirilmesi anlamını taşıyabilmektedir.
Hükümet kapasitesinin zayıfladığı hallerde (özellikle Afrika) muhasebe sistemlerinin, geliştirilmesi için kamu hizmetleri, çalışma ve ücret koşulları ile beraber ele alınması gerekir. Kapasite geliştirilmeden önce, kamudaki bu aşınmanın nedenlerinin tespit edilmesi gerekir.
Önemli katılımcıları olan yatırım projelerinin sayısı artmıştır. Bu alanda Banka sivil toplum örgütleri ile işbirliği yaparak danışma mekanizmaları kurmaya çalışmayı, hizmet sunumu ve ünvanların transferi için bir mekanizma dikte etmeye tercih etmiştir.
Gelişme İçin Yasal Yapı
Bir ülkenin yasal yapısı, politik ve sosyal gelişimi kadar ekonomik gelişimi için de önemlidir. İnsan, teknoloji ve sermaye kaynaklarına dayalı olarak servet yaratılması; mülkiyet haklarını koruyan, ticari ve sivil davranışları kapsayan, devletin gücünü sınırlandıran yasalara bağlı olacaktır. Bu nedenle bu kuralların açık olarak tanımlanması ve önceden bilinmesi, herkes için aynı şekilde uygulanmalarını sağlayacak kurumların olması, bağımsız mahkemelerin verdiği bağlayıcı kararlarda anlaşmazlıklar olması halinde, bunları çözümleyecek mekanizmaları ve kuralları ihtiyaç olduğunda değiştirebilecek prosedürlerin bulunması gerekmektedir.
Yasal yapı ayrımcılıkla mücadele etmesi, sosyal açıdan zayıf olanları koruması ve toplumda fırsatların dağılımına katkısı ile, adil ve eşit bir toplum oluşumuna, sosyal gelişmeye ve fakirliğin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Tersine bir kanun ise toplumda ayrımcılığı destekleyerek, sıkıntıların perçinlenmesine neden olabilecektir.
Banka’nın Deneyimi
Banka yasal sistemlerini geliştirmek üzere yeni kanunlar ve yasal reformları, tüm ekonomiyi içine alan programları uyum kredileri desteklemektedir. Ayrıca personel aracılığıyla ülkelere tavsiyelerde bulunmaktadır.
Doğu Avrupa ve Asya’da, planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçen ülkelerde ilk adım özelleştirme kanunlarının çıkarılması, ikincisi ise Banka’nın danışmanlığında bankacılık, yolsuzlukla mücadele, şirketler, sözleşmeler, adil rekabet, tüketicinin korunması ve yatırım kanunlarının çıkarılması olmuştur. Banka aynı zamanda kanunların uygulanabilmesi için kurumsal yapıya da destek vermiş, anti-tekel ve finansal denetim kuruluşları kurulmuş ya da güçlendirilmiş, hakim, avukat ve mahkeme görevlileri için kurslar düzenlenmiştir.
Uzak Doğu’da benzer şekilde yeni kanunların çıkarılması ve bölgenin geçiş dönemi ülkelerinin kurumsal altyapılarının oluşturulması için çalışılmıştır. Vietnam ve Lao Demokratik Cumhuriyeti’nde temel yeni kanunların çıkartılması, Çin’de geniş bir ticaret reformu, Endonezya’da kanunların yaygınlaştırılması ve mahkeme idarelerinin iyileştirilmesi çalışmaları bu yöndeki gayretler arasındadır.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Banka yasal yapının özellikle ekonomik hayatla ilgili kısmının iyileştirilmesi için çalışmıştır. Mısır, İran, Fas ve Tunus’ta Banka, bankacılık ve finans kanunlarını desteklemiş, bunlar ve diğer bazı ülkelerde ticaret ve gümrük işlemlerinin azaltılması, yeni iş alanlarının teşvik edilmesi ve özel sektörün yasal çalışma ortamının geliştirilmesi için destek vermiştir.
Güney Asya’da sanayi ve finansal sektör uyum kredileriyle ticaret kanunlarının modernizasyonu, yasal idarenin güçlendirilmesi ve personelin eğitimi (Pakistan ve Bangladeş) konularında çalışılmış, Nepal’de sektörde etkinliği artırmak üzere su ve orman düzenlemelerinde değişikliklere gidilmiştir.
Latin Amerika ve Karayipler’de Banka ekonomik kanunların iyileştirilmesi için çalışmaktadır. Venezuela’da yasal sistemin geliştirilmesi için kanunların yayımlanması, modern sistemlerin oluşturulması ve mahkeme altyapılarının düzeltilmesinde danışmanlık etmiştir.
Orta Afrika’da Banka özel sektörün güçlendirilmesine yönelik krediler kullandırmıştır. Ayrıca kadınların gelişme içindeki payları da araştırma konusudur.
Sonuçlar
Yasal reform ilgili ülke hükümetinin tam inancı ve politik taahhütleri olmadan başarılı olamaz.
Yasal reformların etkinliği, reformun yapıldığı ülkenin sosyal, dini, geleneksel ve tarihi yapısını ne kadar dikkate aldığı ile doğru orantılıdır.
Bankanın başka bölgelerde yaptığı çalışmalarından deneyim aktarması mümkün olabilmektedir.
Yasal yapıda değişiklikler; kamu politikası ve kurumsal gelişme konularını da içermektedir.
İdari emirlerin fazlaca kullanılması, özel sektörde işlem maliyetlerini artırıp, yatırımları azaltacak çelişkili ve şeffaf olmayan bir yapıya neden olabilir.
Yasal bir reform uzun zaman aldığından tek başına ele alınmalı, onu destekleyecek parçalar ise geleneksel yatırım projelerinin içine dahil edilmelidir.
Banka, tüm bölgelerde ülkelere yasal sistemlerini güçlendirebilmeleri için destek oluyorsa da, konunun politik hassasiyeti nedeniyle Banka’nın konu ile ilgisinin hangi noktaya kadar süreceği ülkenin şartlarına bağlı olacaktır.
Şeffaflık ve Bilgi
Şeffaflık, bilginin ulaşılabilir ve tutarlı olmasını sağladığından işlem maliyetlerini düşürmekte ve ekonomik yönetimi piyasa ekonomisine dayalı ülke hükümetleri için daha da önemli bir hale gelmektedir.
Şeffaflık, hükümetlere politika ve programlarını açıkça sunma olanağı tanıdığından, piyasa ekonomisine yönelik bir ortam yaratılmasına da destek olacaktır. Reformlar üzerinde uzmanların yanısıra reformdan etkilenenlerin de yorum yapabilme, reformu anlama şansları nedenleriyle reforma karşı kapalı bir ortamdakine kıyasla daha az direniş olacaktır. Şeffaflık, işlemlerinde daha açık bir hükümet ile yolsuzluklar üzerinde caydırıcı olacaktır.
Karar vericilerin gerekli tüm bilgiye ulaşabilmelerinin sağlanabilmesi için şeffaflığın kamu gibi özel sektörü de içermesi gereklidir. Her ne kadar müşterileriyle ilişkileri gizli ise de bankaların da kredi risklerini belirleyebilmek için şirketlerle ilgili doğru finansal bilgilere ihtiyaçları vardır. Müşterilerin paralarını mevduat olarak verdikleri bankacılık sisteminin yayımlanmış rakamlarına güvenilmiyorsa, bankacılık sisteminin sağlıklı olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. İçeriden bilgi sızdırılması da, sermaye piyasalarına olan güveni azaltacaktır.
Kamu politikalarının halka aktarılmasında özgür bir basın, toplumsal kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin, politika ve program tartışmalarına katılmalarını teşvik etmekte önemli bir rol alacaktır.
Kamu faaliyetlerinin daha açık hale getirilmesi değişimi oldukça yavaş olan kültür, gelenek ve tüm toplumun açıklığa yönelik yaklaşımlarına bağlı olacaktır.
Banka’nın Deneyimi
Latin Amerika ve Karayip bölgesi genelde daha şeffaf yapıya politik olarak direnç gösteren bir bölge durumundadır. Banka’nın bölgedeki çalışmaları finansal yönetimin iyileştirilmesi ve faaliyetlerle giderler arası ilişkilerin daha açık olarak yansıtılmasını sağlayacak şeffaf bütçe sistemleri üzerinde olmaktadır. Banka’nın birkaç ülkede uyguladığı gelir idaresi reformları vergi ve gümrük düzenlemelerini daha anlaşılır hale getirmiştir.
Güney Asya’da program yönetimli bütçe sistemleri desteklenmektedir. Bu tür bütçeleme, amaçlar ve harcamalar arasındaki ilişkileri daha açık hale getirmektedir. Geçmiş deneyimler pek cesaretlendirici olmamıştır.
Uzak Doğu ve Pasifikteki geçiş sürecindeki ülkelerde ticaretin serbestleştirilmesi, daha açık bütçeleme, yabancı yatırımları teşvik edecek yasal reformlar ve özelleştirme programlarında daha fazla açıklık sağlanması konularında çalışılmaktadır.
Afrika’da Banka’ca desteklenen ekonomik reform programları daha basit vergi ve tarife yapıları sağlamış, şeffaflığa yardımcı olmuş, vergi toplayan ve ödeyenler arasında gizli anlaşmalar yapma olanaklarını azaltmıştır. Şeffaflığı artırmak üzere bazı ülkelerde (Burkina Faso, Moritanya) resmi gazete basımı desteklenmiş, ayrıca ülkeler bütçelerini periyodik olarak yayımlamak üzere teşvik edilmişlerdir.
Avrupa ve Orta Asya’da Banka, reformları anlaşılır hale getirmek için, piyasa ekonomilerinde ekonomik yönetime ilişkin seminerler düzenlemiş, birkaç ülkede (Beyaz Rusya, Ukrayna) çek sistemleri, küçük çapta özelleştirmeler ve benzeri konularda kamuyu bilgilendirmek için destek vermiştir. Bu arada piyasa ekonomisinin sunduğu olanaklar konusunda bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da hükümetlerin kamu politikaları hakkında bilgi yayımlamama gelenekleri seçimler, yeni yönetimler ve diğer gelişmelerle değişmektedir. Banka bölgedeki fikir kuruluşlarının liderleriyle görüşmeler yaparak, raporlarını daha yaygın hale getirerek ve bölgedeki sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yürüterek konuya katkıda bulunmaktadır.
Sonuçlar
Projelere katılımcı yaklaşımlar sağlayabilmek ve yolsuzlukların önüne geçebilmek için hükümetlerin politika ve programlarında şeffaflık sağlamaları kaçınılmazdır.
Hükümetler Dünya Bankası finansmanlı projeler dahilinde en iyi ihale sistemlerini kurabilirler fakat devlet kaynaklı fonlarla yapılacak olanlar çoğu kez daha az şeffaf olacaktır. Konu gelecekte de Banka’nın üzerinde çalışacağı bir konu olmaya devam edecektir.
Şeffaflık ve güvenilirlik arasındaki sıkı bağlantı nedeniyle, güvenilirliği artırmaya yönelik tedbirler şeffaflığın artırılmasına yönelik tedbirleri de gerektirecektir.
Dünya Bankası Aktiviteleri ile Bağlantılı Olarak Ortaya Çıkan Konular
Yönetim İçin Politika Diyalogları
Bankanın ödünç alan üyeleriyle yaptığı toplantılar eskiye oranla daha açık tartışmaların yapıldığı ekonomik ve politik bir ortamda gerçekleşmektedir. Toplantılar genelde 4 grup halinde yapılmaktadır:
1. Diğer kaynak sağlayıcılarla danışma grupları içinde ve benzer şekilde kaynak sağlayıcılarla yardım alanlar arasında,
2. Banka’nın üst düzey yönetimi ile borçlanan ülkenin politik liderleri arasında,
3. Banka’nın ülke ekipleri ile onların hükümetteki denkleri arasında,
4. Banka’nın yerleşik ekibinin günlük görüşmeleri.
Banka çalıştığı bölgelerde ayrıca hükümet dışındaki gruplarla da danışma toplantıları yapmakta, bu gruplarda yapılan tartışmalar Banka’nın yönetim ile ilgili çalışmalarına katkıda bulunmaktadır (Örneğin Afrikalı Danışmanlar Konseyi ya da Orta Doğu Danışmanlar Konseyi gibi).
Yardımı yapacaklarla yardımı alacak ülkeler arasındaki danışma toplantılarında Banka görüşmelere başkanlık etmekte ve iyi yönetim ile ilgili uygulanabilecek tamamlayıcı politikaları gündeme getirerek yardımın sağlanması için çaba sarf etmektedir. Ayrıca üst yönetim ile yapılan görüşmelerde askeri harcamalar ve insan hakları konuları da gündeme gelebilmektedir.
Katılım ve Yönetim
Banka, katılımcı bir gelişmeyi iyi yönetimin yerel düzeyde yansıması olarak görmektedir. Yönetimin etkinliğini ve verimliliğini artırmak üzere ulusal düzeyde alınan tedbirler, mikro düzeyde de etkilerini doğrudan göstereceklerdir.
Sivil toplum örgütlerine, sendikalara ve diğer benzer kuruluşlara katılıma daha fazla özgürlük tanınmasıyla halkın, özellikle fakir halkın, kendini etkileyecek kararları daha iyi anlama ve sesini duyurma şansı olacaktır.
Askeri Harcamalar
Birçok gelişmekte olan ülke ekonomisi bütçesinde özellikle askeri harcamalar konusunda bir şeffaflık eksikliği görülmektedir. Bankanın son yıllarda konuya olan ilgisinin gerisinde:
1. Ülkelerin kamu açıklarını kapayıp kalıcı büyüme sağlayabilmeleri için, kaynakların tüketimden, altyapı çalışmaları gibi daha üretici alanlara kaydırılması gerekliliği,
2. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle askeri bütçelerin elden geçirilmesi konusunda bir fırsat doğması,
3. Yardım yapanların pekçoğunda bütçe kaynaklarının transfer edilebilmesi nedeniyle yardımların sanıldığından daha fazla kısmının askeri harcamalara gittiğine dair inancın bulunması, vardır.
Banka’nın bu hassas konuya yaklaşımı, ülkenin şartlarına ve ülkedeki hükümetle Banka arasındaki diyaloğun niteliğine bağlıdır.
İnsan Hakları
Bankanın insan haklarına katkısı, kırsal kesimin geliştirilmesi, kırsal kesimde işsizliğin azaltılması ve fakirlerin bazı temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yöneliktir. Bu da hedef belirlenmiş transfer politikaları ve sosyal güvenlik ağları aracılığıyla yapılmaya çalışılmaktadır.
EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (OECD)
OECD’nin 27-28 Nisan 1998 tarihlerinde bakanlar düzeyinde yapılan toplantısında alınan kararlara istinaden, üye ülkelerin Kurumsal Yönetim konusunda görüşlerini toplayacak ve bağlayıcı olmayan bir takım ilkeler belirleyecek bir grup oluşturulmuştur.
İlkeler, üye ve diğer ülke hükümetlerine ülkelerinde iyi kurumsal yönetime yönelik yasal, kurumsal ve diğer düzenleyici çalışmalarda danışmanlık etmek amacındadır. İlkeler kamuda işlem gören firmalara odaklanmıştır.
Ekonomik etkinliği artırmada temel bir unsur da, şirket yönetimi, yönetim kurulu, hissedarlar ve diğer hak sahipleri arasındaki ilişkileri içeren kurumsal yönetimdir.
Şirketler kendilerine daha geniş bir yatırımcı potansiyelinden borçlanma olanağı tanıyan uluslararası sermaye akımlarından yararlanarak uzun vadeli, sabırlı sermayeyi tutmak istiyorlarsa, kurumsal yönetim düzenlemelerinin sınır ötesinde de iyi anlaşılmış ve muteber nitelikte olması gerekir.
Kimi piyasalarda kurumsal yatırımcılar, sermayenin sahibi olarak kurumsal yönetimde daha fazla söz sahibi olmak istemektedirler.
1. Hissedar Hakları
Kurumsal yönetim yapısı hissedarların haklarını korumalıdır.
A. Temel hissedar hakları 1)mülkiyetin kaydıyla ilgili metodların güvenceye alınmasını, 2)hisselerin açıklanması ya da transfer edilmesini, 3) şirket hakkında zamanında ve düzenli olarak bilgi edinilmesini, 4)genel hissedarlar kurulu’na katılım ve oy kullanılmasını, 5)yönetim kurulu üyelerinin seçilmesini, 6)şirket karından pay edinilmesini, içerir.
B. Hissedarların şirketle ilgili 1)şirketin statüsü gibi şirketle ilgili temel belgelerde değişiklikler, 2)yeni hisse çıkarılmasına karar verilmesi, 3)şirketin satışına neden olabilecek olağanüstü işlemler, gibi değişiklerden haberdar olması ve karar alım süreçlerine katılması gerekir.
C. Hissedarlar, genel kurula katılıp oy kullanma fırsatına sahip olmalı, kurula ve oy kullanmaya ilişkin kurallardan haberdar edilmelidirler.
D. Bazı hissedarlara sahip oldukları payla orantısız bir kontrol olanağı veren sermaye yapıları ve düzenlemeleri açıklanmalıdır.
E. Kurumları kontrole yönelik piyasalar etkin ve şeffaf bir şekilde işlemelidir.
F. Kurumsal yatırımcılar da dahil olmak üzere hissedarlar, oy kullanmalarının fayda ve zararlarından haberdar olmalıdırlar.
2. Hissedarlara Eşit Davranılması
Kurumsal yönetim yapısı azınlık ve yabancılar da dahil olmak üzere tüm hissedarlara eşit davranılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.
A. Aynı grupta yer alan tüm hissedarlara aynı kurallar uygulanmalıdır.
B. İçeriden bilgi sızdırılması ve kişisel çıkar sağlanması yasaklanmalıdır.
C. Yönetim kurulu ve yöneticiler şirketi etkileyen her türlü işlem ve konudaki herhangi bir maddi kazançlarını duyurmalıdırlar.
3. Kurumsal Yönetimde Ortakların Rolü
Kurumsal yönetim yapısı ortakların kanunla belirlenmiş haklarını tanımalı ve servet, iş ve finansal olarak kalıcı girişimlerin yaratılmasına yardımcı olacak şirket ve ortaklar arasında işbirliğini teşvik etmelidir.
A. Kurumsal yönetim yapısı ortakların kanunla korunmuş haklarına saygı gösterilmesini garanti altına almalıdır.
B. Ortakların haklarının kanunla korunmuş olduğu durumlarda ortakların haklarını kullanamamalarından ortaya çıkan sorunları giderme fırsatı olmalıdır.
C. Kurumsal yönetim yapısı ortakların katılımını artıracak performans geliştirici politikalara izin vermelidir.
D. Ortaklar kurumsal yönetim yapısına katılımları halinde gerekli bilgilere ulaşabilmelidirler.
4. Açıklık ve Şeffaflık
Kurumsal yönetim yapısı finansal durum, performans, mülkiyet ve yönetim de dahil olmak üzere şirketi ilgilendiren her türlü maddi konuda zamanında ve doğru bilgilendirmenin yapılmasını garanti etmelidir.
A. Bilgilendirme bunlarla kısıtlı kalmamak üzere aşağıdaki başlıkları içermelidir:
1. şirketin finansal ve operasyonel sonuçları
2. şirketin amaçları
3. ana pay sahipliği ve oy hakları
4. yönetim ve yürütmenin üyeleri, bu kişilerin parasal kazanımları
5. görünürdeki maddi risk faktörleri
6. çalışanları ve diğer ortakları ilgilendiren maddi konular
7. yönetim yapı ve politikaları
B. Bilgiler finansal ve finansal olmayan açıklamalara, denetime uygunluk gösterecek yüksek muhasebe standartlarında hazırlanmalıdır.
C. Finansal raporların hazırlanması ve sunumu ile ilgili bir gösterge olarak, senelik bağımsız denetim raporları hazırlatılmalıdır.
D. Bilgiye ulaşmayla ilgili kanallar oluşturulması, kullanıcıların adil olarak, zamanında ve maliyetleri azalmış olarak bilgiye ulaşmalarına yardımcı olacaktır.
5. Kurul’un Sorumlulukları
Kurumsal yönetim yapısı, şirketin stratejisinin belirlenmesini, yöneticilerin kurul tarafından izlenmesini ve kurulun şirket ve hissedarlar nezdindeki güvenilirliğini garanti altına almalıdır.
A. Kurul üyeleri tam bilgilendirilmiş olarak, iyi niyetle ve dikkatle şirket ve hissedarların çıkarlarını koruyacak şekilde hareket etmelidirler.
B. Kurul kararlarının farklı hissedar gruplarını farklı şekilde etkilemesi söz konusu olduğu hallerde Kurul, tüm hissedarlara karşı adil olmalıdır.
C. Kurul yürürlükteki kurallara uyulmasını ve azınlık grupların haklarının korunmasını garanti altına almalıdır.
D. Kurul aşağıdakiler dahil olmak üzere belli bazı görevleri yerine getirmelidir:1.Şirket stratejisi, temel eylem planları, risk politikası , yıllık bütçe ve iş planlarının hazırlanması konularını ele almak ve idare etmek, şirketin performansı için hedefler belirleyip bunların uygulanmasını takip etmek, sermaye kalemlerinin gelişimi konusunda öngörülü olmak.
2. Yürütme görevlilerini seçmek, idare etmek, gerektiğinde değiştirmek.
3. Yürütme görevlileri ve Kurul üyelerinin ücretlerinin belirlenmesi, kurul üyelerinin ücretlerinin tespiti için formal ve şeffaf bir sistem belirlenmesi.
4. Şirket kaynaklarının kötü niyetli kullanımı da dahil olmak üzere, Yönetim, Kurul üyeleri ve hissedarlar arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların izlenmesi ve idare edilmesi
5. Uygun sistemlerin kullanılması ve bağımsız denetim de dahil olmak üzere şirketin muhasebe ve raporlamasında birliğin sağlanması.
6. Uyguladığı yönetim kurallarının etkinliğini izlemek, gerektiğinde değişiklikler yapmak.
7. Bilgilendirme ve iletişim konularının takip edilmesi.
E. Kurul özellikle yönetimden bağımsız olarak kurumsal meselelerde tarafsız değerlendirmesini yapmalıdır.
1. Çıkarların çatışması ihtimalinin olduğu durumlarda, Kurul yürütme ile ilgili olamayan Kurul üyelerinden birkaçını bağımsız değerlendirme için görevlendirmelidir. Bu görevlendirmenin yapılacağı alanlar: finansal raporlama, vekaletler ve yürütme ve kurul üyelerinin ücretlerinin belirlenmesi.
2. Kurul üyeleri işlerine yeterince zaman ayırmalıdırlar.
F. Kurul üyeleri, görevlerini gerçekleştirebilmek için gerekli ve doğru bilgiye zamanında ulaşabilmelidir.
SONUÇ
Sermaye için ülkelerarası sınırların artık neredeyse tamamen ortadan kalktığı, sermayenin büyük bir hızla yer değiştirdiği dünyamızda, gelişmiş ülkelerde yaratılmış ancak sermaye fazlası nedeniyle o ülkelerdeki marjinal getirisi düşük, kendine daha yüksek getiri arayan önemli miktarda bir sermaye mevcuttur. Buna karşın az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler ise hammadde ve doğal kaynaklarını işlemek için sermaye gereksinimi içindedir.
Soğuk savaşın ardından liberal ekonominin hemen hemen tüm dünyada kabul görür hale gelmesi ile bahsi geçen sermayeden (daha fazla ) pay alabilmek için gelişmekte olan ülkeler de yoğun bir gayret içine girmiştir. Uluslararası yatırımcılar ile gelişmekte olan piyasalar arasında aracılık görevini de üstlenmek durumunda kalan uluslararası kuruluşların önemleri artmıştır. Zira bu kuruluşlardan herhangi birinin ülkelerle ilgili olarak vereceği olumlu sinyaller o ülkenin ve reel kesiminin ihtiyaç duyduğu sermayeye ulaşması, sermaye sahibinin de kendine güvenli kazanç sağlayacak yatırım noktasını bulduğu anlamına gelecektir.
Uluslararası kuruluşlar ile anlaşmalar imzalamak ve kuruluşların politika tavsiyelerini uyguladıklarını dünyaya duyurarak sermaye akımlarını ülkelerine çekmek isteyen devletlerin de bu kuruluşlarla çalışmalarında artış görülmektedir. Kuruluşlar ise beklenmedik ülkelerde beklenmedik krizlerin oluşması ve bu krizlerin başka ülkelere, bölgelere de yayılma göstermesinin ardından çalışmalarında değişiklikler yapmış, faaliyetlerini güvenilir sinyaller verebilmek ve krizleri önleyebilmek için yeni alanları da içine alacak şekilde geliştirme yoluna gitmiştir.
İyi yönetim konusu da bu yeni çerçeve içinde son yıllarda uluslararası kuruluşlar ve gelişen ülkelerin ajandasında en üst sıralardaki konulardan olmuştur. İyi yönetim; bir ülkenin ekonomik altyapısının ve düzenlemelerinin serbest piyasanın gereklerini yerine getirebilecek şekilde işlemesini, ülkenin uluslararası piyasalardan edindiği kaynakları geri ödeyebilmesini ve ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını sağlayacak olan ekonomik ve etik kurallar bütünüdür.
Uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmalar yapan, ekonomi alanında iyi bir yönetime sahip olan ülke, uluslararası fonlar için daha cazip hale gelecek, ekonomisi için gereken sermayeyi temin edebilecektir. Bu kuruluşlar da kuruluş amaçları doğrultusunda ilgili ülkede istikrarlı bir ekonomik büyümenin sağlanabilmesi, refahın artırılabilmesi için ülkelere ekonomik yönetim alanında danışmanlık verirken, kredilerin geri ödenebilirliği üzerinde de aynı anda çalışmış olacaklardır.
İyi yönetim için ekonomik danışmanlık çoğu kez, serbest piyasa ekonomisinin yerleşip, işleyebileceği, özel sektörün faaliyetlerini sürdürebileceği bir ortamın oluşturulabilmesi için hukuk, muhasebe, istatistik gibi ekonominin temel alanlarında altyapının geliştirilmesi, kurumsal faaliyetlerin serbest piyasa ekonomisinin gerekleri dahilinde işleyebilmesi için tarafların haklarının korunması gibi düzenlemeler dahilinde olmaktadır.
Kuruluşlar çalışmalarında kamu kesiminin idaresinin iyileştirilmesi ve bütçe, muhasebe, bilgi sistemleri alanında çalışmalarla güvenilirliğinin artırılması, kamunun rolünün düzenleyici olmanın ötesine gitmemesi, kalkınma için ülkenin kendi yapısını dikkate alan yasal reformlar ve bilgiyi ulaşılabilir hale getirecek, güvenilirliğe katkıda bulunacak şeffaflık konularına özel bir vurgu ile yaklaşmışlardır.
Ayrıca verilen kredilerin amacına uygun olarak kullanılmasını sağlamak ve bundan emin olmak için yolsuzluk, çıkar sağlama ve türlü benzer faaliyetle mücadele için tedbirler alınmakta, kredi kullandırma sırasında ek şartlar ortaya konmaktadır. Geçmişteki yolsuzluk deneyimlerinden çıkarılan derslerle olası durumlar önlenmeye çalışılmaktadır.
Kuruluşların kredi verme süreçleri ile ilgili oluşturdukları yeni düzenlemeler, başlangıçta bir ülke için, bir kuruluştan kredi alabilmenin koşulunu temsil etmekte iken, gelişen dünya düzeni içinde artık uluslararası piyasalarda var olabilmenin, sermaye hareketlerinden pay alabilmenin koşulu haline gelmiştir. Zira uluslararası kuruluşlar ekonomilerin artık yalnız başlarına değil, tüm dünya ekonomisinin bir parçası olarak varolmaları, bir ülkede meydana gelen krizin bulaşma etkileri nedeniyle diğer ülkeleri de etkisi içine alması nedenleriyle bazı kuralların gerekliliği üzerinde anlaşmaya varmış, kimi alanlarda ortak çalışmalar yapma kararı almış, kurallar dünya çapında kullanılır hale gelmiştir.
İyi yönetim konusu da krizlerle mücadelede uluslararası kuruluşlar için en işlevsel araçlardan biri durumundadır. Ülkelerin ekonomik olarak iyi yönetilmeleri, gelen sermayenin verimli alanlarda kullanılması yoluyla hem ülkenin vatandaşları, hem sermaye sahibi hem de genel refahın artması yoluyla tüm dünya ekonomisi için olumlu sonuçlar verecektir.
Uygulamalar kimi zaman piyasadan olumsuz eleştiriler almaktadır. Eleştiriler; istikrar ve ekonomik büyüme ile iyi yönetim arasındaki ilişkinin ispat edilmediği, kredilerin şarta bağlılığının ve şartların zaten politik bir müdahale olduğu, uluslararası camianın önceliğinin yoksullukla mücadele olması gerektiği yönündedir.
Uluslararası kuruluşların faaliyet amaçları, yolsuzluklarla mücadele için alınan tedbirler, kuruluşların kimi uygulamalarında başarısızlıklarını kabul ettikleri ve kuruluşların sermaye hareketleri üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu kuralların önümüzdeki yıllar içinde de geçerliliğini koruyacağı, gelecek eleştirilerin düzenlemelerde belki bazı değişikliklere yol açacağı ancak genel olarak bu kuruluşların gücünün ve kuralların yaptırımının artacağı öngörülmektedir.